Her yeni yıl, eğitimde neyin işe yaradığı hakkında bize yeni iç görüler – ve uyarılar- getirir. 2019 yılı da farklı değildi. İşte geçtiğimiz yıla damgasını vuran eğitim alanındaki en önemli araştırmalardan bazıları:
Bir Şeyi Hatırlamak İstiyorsanız, Onu Çizin
2019 yılında yapılan bir çalışmaya göre öğrenciler bir şey öğrenirken aynı anda karalama (doodling) da yapıyorlarsa, öğrendiklerini daha az hatırlıyorlar. Fakat çalışma aynı zamanda büyük bir yanlış kanıya da açıklık getiriyor: Karalama (çiziktirme) ile çizim yapmak aynı şey değil. Önceki araştırmalar öğrenme ve hatırlama söz konusu olduğunda çizim yapmanın okuma, yazma ve dinlemeye üstün geldiğini söylüyordu.
Peki fark nedir? Serbest formda karalama yapmanın, çoğu zaman öğrenilen şeye karşı dikkat dağıtıcı bir etkisi var. En az altmış yıllık araştırmalar, bölünmüş dikkatin öğrenmeyi zayıflattığını gösteriyor. Fakat üzerinde çalışılan şeyi pekiştiren çizimler yapmak -örneğin güneş sistemini çizmek ve adlandırmak- beynin görsel, kinestetik ve dilsel alanlarıyla aynı anda bağlantı kurup bilgiyi daha derin öğrenmemizi sağlıyor.
Devamsızlık Yapmamayı Ödüller Değil, Öğretmenler Sağlıyor
Öğrencilerin okula düzenli devamlılığını sağlamak için ödül uygulaması kullanılabiliyor. Ancak 2019 yılında yapılan bir araştırma, bu ödüllerin, öğrencilere daha fazla “okulu asma” hakkı vererek ve devamsızlık oranlarını yükselterek inanılmaz bir biçimde geri tepebileceğini gösterdi.
2017 yılına ait bir rapora göre öğrenciler, öğretmenleri onların sınıfta olmadıklarını fark ettiğinde ve kendilerine ve ailelerine ulaşmaya çalıştığında okula devamsızlık yapmamaya daha meyilli oluyorlar. 2019 yılında yapılan bir araştırma ise ilgi çekici öğretmenlerin, öğrencilerin devamsızlığını yüzde 49 oranında azaltabileceğini ortaya koydu. Böylece öğretmenin etkisinin, test sonuçları ve notların çok ötesinde olduğu gerçeği de ortaya çıkmış oldu.
Kızların ve Oğlanların Beyni Matematik Konusunda Benzer Çalışıyor
Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (fMRI) gibi gelişmiş beyin görüntüleme teknolojileri insan beyni konusundaki anlayışımızın sınırlarını zorlamaya devam ediyor. Nörobilimciler, yaşları 3 ile 10 arasında değişen 104 çocuğun, matematik problemlerinin çözülmesini izlerken beyin devrelerinin etkinliğini analiz ettikten sonra beynin yan lobundaki (parietal lob) sayısal bilişle ilgili sinirsel aktivitenin cinsiyetler arasında neredeyse aynı olduğunu ortaya koydu.
Bu bulgular, matematik performansındaki cinsiyet farklarının sosyal olarak oluşturulduğunu doğrular nitelikte. Kültür, cinsiyet ve matematik üzerine yapılan bir başka araştırmaya göre PISA testlerinin matematik sonuçlarındaki cinsiyet farkı, cinsiyet eşitliği daha fazla olan ülkelerde ortadan kalkıyor. Finlandiya ve Kore gibi bazı ülkelerde ise durum genellikle kızların lehine dönüyor.
“Çocuklar Öğrendiklerini Yazın Unutuyor” İddiasına Gölge Düşüren Bir Araştırma
Çocukların öğrendiklerini yaz boyunca unuttuğunu gösteren “Yaz Gerilemesi” (“Summer Slide”) fikri yaygın olarak kabul görmüş ve etkili olsa da, bu konuda bildiklerimizin çoğu 1980’lerde yapılan ve yazın oyun oynayan çocukların, ders çalışan çocukların kat kat gerisinde kaldığını gösteren bir çalışmaya dayanıyor. Ancak araştırmacılar yakın zamanda bu araştırmayı tekrarlama girişiminde bulundu ve başarısız oldular. Konu hakkında yapılan derinlemesine bir analiz ise araştırmada kullanılan test yöntemlerinin öğrenci puanları arasındaki farkı çarpıttığını ortaya koydu.
Araştırmacılar eski verilere modern sınav puanlama yöntemlerini uyguladıklarında, öğrenciler arasındaki varsayıma dayalı ve sürekli artan farkın çocuklar büyüdükçe azaldığını keşfettiler. Öğrenciler elbette zenginleştirilmiş yaz etkinliklerinden fayda göreceklerdir – tıpkı yılın herhangi bir zamanında olduğu gibi – ancak yaz boyunca öğrenciler arasındaki farkın açıldığı fikri neredeyse kesinlikle abartılmış bir durum. Ayrıca elimizde, oyunun belirgin duygusal ve bilişsel faydaları olduğuna dair bol miktarda bilimsel kanıt var.
Araştırmacılar Uyarıyor: Sanat Derslerini Azaltmak Riskli
Okullardaki sanat dersleri bütçe kesintileriyle azaltılmaya devam ederken, birçok yeni araştırma bunun “ölümcül bir hata” olduğunu gösteriyor. Sanat, müzik yapmayı ya da sahnede bir oyun sergilemeyi öğrenmenin çok ötesinde bilişsel, akademik, davranışsal ve sosyal faydalar sağlıyor.
Rice Üniversitesi’nin üçüncü sınıftan sekizinci sınıfa kadar 10.000 öğrenciyle yaptığı büyük bir yeni çalışmada araştırmacılar, okulun sanat programını genişletmenin okuma yazma notlarını yükselttiğini, öğrencilerin birbirlerine duyduğu şefkati artırdığını ve disiplin ihlallerini azalttığını ortaya çıkardı. Sonuçları 2019 yılında açıklanan 10 yıl boyunca 30.000 öğrenciyle gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, bu tür sanat programlarının faydaları özellikle düşük gelir grubundaki ailelerin çocuklar için özellikle belirgin olabilir.
Bir başka yeni araştırma kendini sanata adamanın – küçük bir tutkulu oyuncuyu ya da sürekli gelişen bir kemancıyı düşünün – odaklanma ve işler bellek gibi becerileri aşırı derecede artırdığını buldu. Araştırmacılar, hem akademik hayatta hem de gerçek hayatta başarılı olmamızı sağlayan ve göz ardı edilen pek çok beceri ile sanat arasında bir bağlantı olduğunu söylüyor.
Daha Fazla Uyku = Daha İyi Okul Performansı
Amerika, Seattle’daki okullar lise ders başlangıç saatini bir saat ileriye aldığında, öğrenciler her gün 34 dakika daha fazla uyuma fırsatına sahip oldular ve bu uygulamayla devamsızlıkları yüzde 7 azalırken öğrenci notları yüzde 5 oranında arttı. Yeni bir araştırma, lisede – ergenlerin doğal sirkadiyen ritimleri ile uyumlu olmayan – geleneksel derse başlama saatlerinin fiziksel ve zihinsel bilişsel sağlık sorunlarına neden olabileceğini buldu.
Bu konuda daha önceki çalışmalar uyku, akademik performans ve okul başlama saatleri arasında bağlantı kurarken bu yeni araştırma, lise öğrencileri için derse başlama saatlerinin ileriye alınmasının gerçek hayattaki faydalarını nicelik olarak ortaya koyan ilk yüksek kaliteli, bilimsel çalışma oldu.
Öğrenciler Ekranlardan Değil, Kitaplardan Daha İyi Öğreniyor
Kuzey Dakota Üniversitesi eğitim profesörü Virginia Clinton 2008’den beri yapılan 33 çalışmayı analiz etti ve çocuklar ve yetişkinlerin, e-okuyucu, tablet veya bilgisayar gibi elektronik araçlarla karşılaştırıldığında basılı materyallerden okuduklarını hatırlama eğilimlerinin daha yüksek olduğunu buldu.
Ancak önemli bir ayrıntı var: Dijital araçların doğasında olan pek çok avantaj – hiperlink, yorumlar ve multimedya- “doğrudan karşılaştırma” yapabilmek adına çalışmaya dahil edilmedi. Ayrıca araştırmada basılı materyallerin avantajlarının “oldukça az” olduğu kabul edildi.
Kaynak: https://edut.to/39BkKHc