TELEFONDAN UZAK KALMA KORKUSU YAYGINLAŞIYOR
NOMOFOBİK BİR GENÇLİK Mİ YETİŞİYOR?
Sadece özel yaşamda değil artık birçok sektörde, iş yaşamında da elimizdeki ‘akıllı’ telefona bağımlı hale geldik. Çok değil, daha 10 yıl öncesinde, örneğin toplu taşımadaki insanların ne yaptıklarını hatırlamaya çalışın. Hatırlayamadınız değil mi? Çok normal, çünkü cevap: Hiçbir şey. Oysa şu an, ister yolda yürürken, ister toplu taşımada, hatta özel aracında giderken bile telefona bakmayan kalmadı.
Ancak bu sorunu biz, bugün, gençlerin, daha doğrusu öğrencilerin özelinde inceleyeceğiz. Bu bağımlılığın, onların yaşamına nasıl bir etkisi olduğunu görmeye çalışacağız. İşe tanımla başlayalım. Yeşilay, bu bağımlılığı “kişinin teknoloji kullanımı üzerinde kontrolünün kaybolması” ve “teknolojik ürüne ulaşamadığında yoksunluk yaşaması” şeklinde tanımlıyor. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, bu bağımlılığın, diğer bağımlılıklardan ( madde, alkol, sigara) bir farkı yok gibi. Bu bağımlılığın başlıca belirtileri şunlar:
Bunlardan bir kaçını, uzun süredir çocuğunuzda gözlemliyorsanız, durum ciddi demektir. Durumu daha da ciddi kılan şey, yukarıdaki belirtilerin hemen hemen hepsinin neredeyse tüm çocuklarda görülmesi, içinde bulundukları bu durumun normal karşılanmasıdır. Konuyla ilgili daha da endişelenmemizi sağlayacak bir gelişme de Dünya Sağlık Örgütü’nün Uluslararası Hastalık Sınıflandırması’na “video oyunu oynama bozukluğu” maddesini eklemiş olmasıdır. Aynı şekilde artık tıp literatürüne ‘nomofobi’ (telefondan uzak kalma korkusu) gibi yeni kavramlar da girmeye başlamıştır. Ve asıl tehlike, bu teknolojik araçların yoksunluğunda, bireylerin diğer bağımlılıkta gözlemlenen davranışlara çok benzer davranışlar gösteriyor olmasıdır.
Bu durum farklı sonuçlar/sorunlar ortaya çıkarabiliyor. Örneğin bir öğrencinin tamamen ders çalışmasına engel olabilirken, bir başka öğrencinin ders çalışma alışkanlığını bozabiliyor, bir diğerinin dikkat süresini etkileyebiliyor.
Ancak bu durum, ekran bağımlılığının sadece bir yönü… Çünkü biliyoruz ki elimizdeki telefonun “can sıkıntısına derman olma(?)” özelliği de var. Eskiden can sıkıntısı dediğimiz şey, yaratıcı aktivitelerin kapısını aralarken veya bir sorunumuzu çözmekte kullanacağımız parlak bir fikre yol açarken, günümüzde elimize aldığımız telefon ile hemen kaybolan bir şey haline geldi. Oysa biliyoruz ki can sıkıntısı yaratıcılığı ve verimliliği artıran bir şey.
Küçük çocukların canının sıkılmasını engellemek için onların sınırsız telefon, tablet, video oyunlarına engel olmadığımız/olamadığımız durumları ve bunların nasıl sonuçlara yol açabileceğini hatta şimdiden açtığını düşünelim.
Peki, böyle bir durumda ne yapmalıyız? Çocuğunuzda böyle bir sorun ortaya çıkmaması için nasıl davranmalıyız? Hali hazırda böyle bir sorunu varsa çocuğunuz için neler yapabilirsiniz?
Her şey sen önce ilk yapılacak şey; sınır koymaktır. Bu çağda tamamen bu teknolojik aletlerden çocuklarımızı uzak tutmak mümkün olmadığı gibi, kendilerini var etme yollarını da ellerinden almadan, ancak belirli bir zaman sınırı birlikte belirleyerek, kontrolünü yapmak önemlidir.
Çocuğunuzu bir spora yönlendirebilirsiniz. Bu, profesyonelce yapabileceği bir spor olabileceği gibi, amatörce yapılabilecek bir spor da olabilir. Örneğin, yürüyüş yapmak veya bisiklete binmek gibi…
Çocuğunuza iyi bir rol model olun ve işe kendinizi sınırlayarak başlayın. Sizin günlük ekran süreniz çok fazla iken çocuğunuzdan bunu sınırlamasını istemek çok mantıklı olmayacaktır. Çocuklarınızın, söylediklerinizden çok yaptıklarınızı takip ettiklerini unutmayın.
Ailecek bir çizelge(ekte böyle bir çizelge bulacaksınız) hazırlayın ve tüm aile bireylerinin ekran karşısında ne kadar süre geçirdiğini bu çizelgeye aktarın. Sonra tüm ailenin uyacağı bir limit belirleyin. Ancak burada önemli olanın, kuralı koymak değil kurala uymak olduğunu unutmayın.
Çocuklarınızın odasında TV, bilgisayar vs. olmamasına dikkat edin. Bunların mümkün olduğunca evin ortak kullanım alanlarında olmasına özen gösterin. Bu siber suçlar için de önleyici bir adımdır
Ailecek zaman geçirebileceğiniz aktiviteler düzenleyin. Bu bir kitap okuma saati olabileceği gibi, yemek yerken TV izlememe veya telefon kullanmama şeklinde de olabilir.
Çocuğunuzun bir veya daha fazla hobisi olmasını sağlayın. Bu, çocuğunuzun kendini ifade edebileceği, onu rahatlatan, okul ve sınavlar kaynaklı kaygısını azaltmaya yarayacaktır.
Teknolojik aletleri bir ödül-ceza unsuru olarak kullanmayın. Bu, özellikle daha küçük yaştaki çocuklar için çok önemlidir.
TV, bilgisayar, tablet gibi araçlarla üzerimize yağan reklam bombardımanının hepimizi ancak daha çok çocuklarınızı etkilediğini unutmayın. Bu reklamların, çocuğunuzun beslenme alışkanlığını bozmaktan tutun, kişiliğine etki etmeye kadar varan sonuçlar doğurabileceğini göz ardı etmeyin.
İşin sırrı kendimizi kontrol etmeyi öğrenmekte... Telefondan uzak durmaya çalışmak veya onu hayatımızdan çıkarmaya çabalamak, günümüz gençliğini düşündüğümüzde, çok gerçekçi görünmüyor. Bu anlamda, yaptıklarınızın işe yaramadığını düşünüyorsanız, okulun Psikolog/psikolojik danışmanından ya da bu konunun uzmanından destek almayı hayat kalitenizi arttırmak ve tehlikelerden korunmak için de düşünebiliriz.
Unutmayalım ki, teknolojiden faydalanmak da onun esiri olmak da bizim elimizde.
İTK PDR Bölümü
Bülent Akyol
Manisa Kampüsü Anadolu/Fen Lisesi Rehber Uzmanı